Üretkenlik Hakkında Peşinden Gitmeyi Bırakmanız Gereken 10 Efsane

Bugün birçoğumuz üretkenlik peşinde koşuyor, farklı araçlar ve teknikler deniyoruz. Ancak mümkün olduğunca etkili olmaya çalışırken çoğu zaman üretkenliğin kendisine değil, fikrine talip oluyoruz. Akıllıca makaleler okuyor, uzman tavsiyelerini sorgusuz sualsiz uyguluyor ve işe yaramasını bekliyoruz.

Gerçek şu ki, üretkenlik için herkese uygun evrensel bir reçete yoktur. Başarılı olmak için üretkenlikle ilgili mevcut mitleri dikkate almalısınız. Bu makalede en yaygın olanları ele alacağız.

Kabul edelim, herkes "Başarılı bir lider neden sabah 4'te kalkmalıdır?" gibi bir makaleyle karşılaşmıştır. Erken kalkmak gerçekten daha yüksek üretkenliğe katkıda bulunuyor mu? Erken kalkmak sayesinde mevcut görevleri ve birikmiş işleri çözmek için ek zamanımız olduğunu düşünmeye alıştık. Ancak bu tamamen doğru değil. Çeşitli araştırmalara göre, en etkili olmak için, sizin için en uygun olan zamanda çalışmalısınız.

Sabah saatlerinde gerçekten üretken olduğunuzu ve iyi odaklanabildiğinizi fark ederseniz, en önemli görevleri günün ilk yarısında çözmeye çalışın. Aynı şey "gece kuşları" için de geçerlidir: akşam ve gece saatlerini maksimum avantaj sağlayacak şekilde kullanın. Üretkenliğinizi gerçekten engelleyen şey, organizmanız için uygun olmayan saatlerde kendinizi çalışmaya zorlama çabasıdır.

Bu ifade muhtemelen on yıl önce, el altında hiçbir yararlı uygulama yokken doğruydu, ancak bugünün dünyasında artık doğru değil. Birçok araştırma, evden ya da bir kafeden çalışmanın gerçekten de üretkenliğinizi artırdığını gösteriyor. Doğru araçlarla uzaktan ve dağıtık ekipler, sürekli olarak bir ofiste çalışanlar kadar etkili çalışabilir.

Bu daha çok tercihler ve alışkanlıklarla ilgilidir. İş arkadaşlarıyla çevrili ofiste çalışma konusunda rahat olan kişiler ofiste en üretken kişiler olacaktır. Bununla birlikte, içe dönük ve evcimen kişiler genellikle uzaktan çalışanlar olarak en büyük başarıyı elde ederler. Önemli olan, insanların rahat koşullarda çalıştıklarında en üretken olduklarıdır.

Uyumak kadar uyanmak da bireysel bir faktördür. Bazı insanlar her gün 8 saatten fazla uykuya ihtiyaç duyarken, bazı insanlar için 6 saat yeterlidir. Dahası, bireysel uyku ihtiyacı ruh haline, mevsime, zihinsel gerginliğe ve diğer faktörlere bağlı olarak değişebilir. Bununla birlikte, uyku eksikliği gerçekten de üretkenliğinizi azaltır. Bu nedenle, kişisel olarak sizin için ne kadar uykunun gerekli olduğunu öğrenmeli ve rejiminizi bozmamaya çalışmalısınız.

Sürekli meşgul olduğunuzda, çok üretken olduğunuza ve zamanınızı kontrol ettiğinize dair bir yanılsama vardır. Kontrol listenizde bir işin yapıldığını gururla işaretliyorsanız, bu üretken olduğunuz anlamına gelmez. Bu kontrol listesi, devredilebilecek veya hiç yapılmayacak önemsiz ve acil olmayan görevlerle doluysa, buna üretkenlik denemez.

Eylemlerinizin maksimum sonuç getirmesini sağlamak için, görevlere öncelik vermeyi ve önce en önemlileri üzerinde çalışmayı öğrenin.

Oldukça popüler bir tavsiye: "Üretkenliğin anahtarı, düşüşler sırasında çalışmayı öğrenmektir". Ama neden güçlerinizi üretken olmayan çalışma saatlerinde harcayasınız ki? Bu zamanı, büyük katılım gerektirmeyen basit rutin görevleri çözmek için kullanmak daha iyidir. Örneğin, hurda kağıtları atın, e-posta gelen kutusunu kontrol edin veya bir mola verip biraz temiz hava alın. Değerli enerjinizi günün daha az üretken olduğunuz saatlerinde boşa harcamayın.

Gerçekten başarılı ve üretken insanlar, işlerini hayattaki diğer her şeyin önüne koymamaları gerektiğini bilirler. Gerçek sanat, özel hayat ile iş arasındaki dengeyi bulmaktır.

Hafta sonları çalışmaya karar verirseniz, bunun için sıkı bir şekilde düzenlenmiş saatler ayırın. Aksi takdirde, en üretken olmaya çalışırken, tüm hafta sonu boyunca işe gömülme riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Yeterince dinlenmezseniz, gücünüzü geri kazanamazsınız ve gelecek hafta üretkenlik düzeyiniz büyük ölçüde düşer.

Bu alanda yapılan çalışmalar, çoklu görevin üretkenliğin katili olduğunu gösteriyor. Aynı anda iki işi birden yapmak ve aynı zamanda etkili olmak mümkün değildir. Aslında çoklu görev, aynı zaman diliminde sürekli olarak bir işten diğerine geçmektir. Her geçiş yaptığınızda beyninizin yeni göreve odaklanmak için biraz zamana ihtiyacı vardır.

Çoklu görevler de işinizin kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir. Sürekli bir görevden diğerine atlarsanız, genel sonuç oldukça kötü olabilir.

Bazı insanlar internetin beynimizi gereksiz bilgilerle doldurduğunu, düşünmemizi ya da kendi kendimize çözüm aramamızı azalttığını iddia ediyor. Elbette küresel ağda belirli bir düzeyde bilgi gürültüsü vardır, ancak internetin bizi aptallaştırdığı sonucu yanlıştır.

Tam tersine, internet zamandan tasarruf etmemize ve bu zamanı gerçekten faydalı işlere harcamamıza yardımcı oluyor. Hafızanızda bir sürü gereksiz sayı ve tarih tutmak yerine belirli bilgileri Google'da aratmanın yanlış bir tarafı yok.

Ofiste ne kadar çok zaman geçirirseniz, o kadar çok görevi tamamlamayı başarırsınız ifadesi %100 doğru değildir. Parkinson yasasına göre iş, ona verdiğimiz zamana sığmak için sözleşir. Örneğin, bugün işten 6'da çıkmaya karar verirseniz, her şeyi bu saate kadar bitirmek için daha yüksek motivasyonla çalışırsınız. Daha fazlasını yapmak için geç saatlere kadar çalışabileceğinize karar verdiyseniz, yüksek olasılıkla aynı miktarda görevi tamamlayacak, ancak her biri için daha fazla zaman harcayacaksınız.

Temiz bir çalışma masasının üretkenliğinizi artırmaya yardımcı olup olmayacağı kişiye ve onun bireysel tercihlerine bağlıdır. Araştırmalar, bazı insanların yaratıcı ve verimli olmak için masalarında yaratıcı bir kaosa ihtiyaç duyduklarını göstermektedir. Her insan mükemmel organize edilmiş bir işyerinde üretken olmayacaktır.

Yukarıda belirtilen çoğu efsanenin sorunu, evrensel olarak doğru olmamalarıdır. Bu nedenle üretkenliğinizi artırmaya çalışırken kendinize odaklanın ve tavsiye ve yöntemleri akıllıca kullanın.